severek okuduğum www.cukurcumatimes.com diye bir blog var.

"deyişik" biraz değişik olmuş sanki..

denişik sayılır mı bilmem ama

www.9gag.com

biraz daha farklı bir şeyler arıyorum ben. 9gag olsun, reddit olsun bunlar hep bildiğimiz yerler zaten.

www.incredibox.com bu bi süre oyalayabilir.

armorgames.com

fantastik web siteleri diye bi başlık var sözlükte..
derdi veren dermanını da veriyor..

tureng.com var ama tıp açısından ne kadar işe yarar bilmiyorum.

evet zargan'a bariz bir şeyler olmuş. ama kötü şeyler olmuş. eskiden doyurucu ve çok sonuç çıkarırdı. sanki el değiştirmiş, birisi almış hepsini silmiş ve yeni yeni yazmaya başlıyorlar gibi.

çok verimsiz.

pendik altgecitten denize dogru degil e5e dogru ciktigin yer pendik gecit duragi.

teşekkürler

pendik istasyonundaki geçitten çıkar çıkmaz zaten tren yoluna paralel trafik yoluna çıkıyorsunuz. sola bakarsanız yakında bir durak, sağınıza bakarsanız ilerde bir durak daha görürsünüz.

17B, sol tarafınızdaki duraktan kalkıyor.

pazar günü ben sağdaki durakta beklerken, 17B'nin kalktığını gördüm ama ben "aa bugün mü başlıyordu, burada durur mu acaba" diye düşünürken bomboş otobüs geçti gitti önümden..

no.

sütün en ideal içim şekli ılık ve sade olmasıdır. eğer yapmadıysanız bir de öyle deneyin. farklı seferlerde içine bal, kakao, vs koymayı da deneyebilirsiniz..

her türlü denedim sonuç aynı

ben sütü hiç sevmem. zorla içirildiğim zamanlar oldu. ben kendimden geçiyorum ama ağzıma yaklaştırdığımda bile kusacak gibi oluyorum.

annen seni çocukken "bişe yemiyo gerizekalı olacak bu çocuk bi bardak süt içsin de ölmesin bari" diye beşşiğe yatırım içirene kadar işgence etmiştir belki.
kendimden biliyorum çünkü. süt kokusunu almamla sinirlenmem, midemin bulanması, huzursuz olmam ve kaçma isteğim oldum olası vardır.

ya siz içim geçiyor diyince uykunuz geliyor gibi anlıyorum ben. uyku getirir zaten ama huzursuzluğu bilemicem.

içi geçmek derken; araba ile seyahat ederken birden araba çukura düşer ve bütün iç organlarınız havalanır ya öyle bir duygu işte.

kan grubunuz a ise normalmiş.
bende o dediğiniz yoğurt yerken oluyo, sanki beyin resetlenmiş gibi dimi.

@shirana aynen öyle

yoğurt çok severim.fakat pirinç ve süt beni rahatsız ediyor.

a grubuysanız want2die ın dediği gibi, hazmedemediğimizden oluyor o. a grubu hayvansal proteinleri pek hazmedemiyor. başka protein kaynakları denemenizi öneririm kendi çapımda.

sütü sindiremiyor olabilirsin. yetişkinlerde çok sık görülürmüş. (türkiye de yüzde 70 oranında olduğu söyleniyor.)

laktoz entoleransı mı ney.

doktor değilim. ama bu gibi durumlarda önce sütü çok az, rahatsız olmayacak miktarda içiyorsun. sonra miktarı yavaş yavaş artırıyorsun. ta ki vücudun sütü tolere edebilene kadar.

şeklinde bir doktorun tavsiyesi var onu biliyorum.

bence hiç içmemek en iyisi. ev yoğurduyla yapılmış ayran varken... oh yes.

Laktoz intoloransı denen şeye sahipsin. bu da insülin dengeni bozuyor ve hipoglisimi atağı geçiriyosun o sıra.
İnatla tüketirsen uzun vadede ciddi sorunlar yaratabilir.

bölgesel zayıflama yoktur, bölgesel sıkılaşma vardır. bu yüzden ilk başta kardiyo çalışmalı, daha sonra karın kası için mekik türlerine girmelisin.

müdür kilo veremezsin, ancak kas yaparsın.

Fazla olmayan göbekten cardio ile 1.5-2 ayda kurtulursun. Tabii hiç aksatmadan. 8 min workout bayağı zor, önce yağları atıp kondisyonunu geliştir, sonra ona başlarsın.

cardio icin oneriniz var mi?

sen o 8 dakikalık çalışmayı günde beş saat çalış...
sonra gel bişey sorcam sana.

"günde 5 kere" demek istedin herhalde?

günde 5 kere bile yapsan (ki ilk başlarda, karın kasları öyle yoğun çalışmaya alışık olmadığı için günlerce karın kasların ağrıyacak ve günde bir kere bile yapamayacaksın bir süre), benim tahminim bir ayda dümdüz olur karnın.

yazarı erkek. hikayeyi anlatan erkek. hikayedeki ana karakter erkek. okunasıdır bence bir erkek için, sıkıntı olmamalı.

Bu duyuru bir şaka olmalı. Tabii ki de!

Bir erkek olarak söylüyorum, kesinlikle okunmalı. Yaşanan aşk'da ve yalnızlıkta erkeğin iç dünyası anlatılıyor. Hiç de chick flick bi kitap değil.

çik filik nedmek bilmiyom da okumazsan bu dünyadan eksik gidersin paşam.

anladığım kadarı ile hiç sabahattin ali okumamışsın . bencel hiç elini sürme. yazık etme o güzelim kelime ustasına.

bekle biraz daha alacakaranlık'ın yeni kitabı çıkar onları okur kendine empoze edersin.

benim anlamadığım, abicim nasıl mantalite ile yaşıyoruz yahu.
hiç mi duyulmadı sizin yörede sabahattin ali...

okuma boşver...

okunulasmıymış... neyse.

hatun kişisiyle tanışana kadar olan bölümü oku bırak :D daha sonraki entel dantel diyaloglar epey sıkmıştı. bu da benim fikrim.

o kitaba laf eden çarpılır.

ya da;

"o kitabı okumayan erkek her zaman eksik bir erkektir"

popçu madonna

oku hacım

www.uzmantv.com

uzmantvye girmeyi ben de biliyorum. burada yaptırmış var mı diye sordum.

ben değil ama süsüne düşkün, tanıdığım bir teyze yaptırmıştı. çok memnunum kremlerimi sürüp çıkıyorum evden oh pek rahat, diyordu. onunki mavi göz kalemi, kirpikleri daha siyah yapan olaydan ve de kaşı biraz belirginleştirmekti. aşırı bir duruşu yoktu tabi bu olay yaptırılan yerin kalitesiyle alakalıdır. ama işte hep aynı renk insan baymaz mı acaba..

ev arkadaşım kaşlarına kalıcı makyaj yaptırmıştı. bildiğin koyu kahverengi dövme aslında ama hoş duruyordu, bir de kuaförüm yaptırmış. gözlerinin üstüne kalıcı makyaj. siyah kalem var gibi duruyor ama o'nu çok beğendim.

kaşa yaptırmaaa iğrenç oluyor onun boyası çıkınca hoş yaptırıncada kotu duruyor. gördüğüm kişi baya par verip guzel bi yerde yaptırdı bide o kaşı sonuç bence rezalet

yok kaşım güzel benim :p

kaliteli bir yere yaptırırsan birkaç yıl kalıyor diye biliyorum.

benim de bayağıdır aklımda ama hala aklımda olarak duruyor, henüz öne gelecek kadar baskın değilmiş demek ki.

yaptırırsan bana da haber ver. bir de; fırsat sitelerinden çıkıyor bunlardan..

artık öyle yapay şeylerin modası geçmedi mi ? boşver sabahları kalem rimel sürmek kaç dk nı alabilir ki ?

@hmm,
o dediğin sabahları 6.25'de kalkan birileri için çok zaman ediyor olabilir. ayrıca diyelim ki üşenmedik ve sabahın o saatinde gözümüze rimel ve kalem sürdük. sonra gelirsin sözlükte çok akıllı canlıların "sabahın bilmem kaçında pür makyajlı kadın" başlığı altında "insan" olana yakışmayacak türlü türlü şeyler okursun, görürsün.. gereksiz ('sözde' demem lazım burada) "insanlar" durup dururken moralini bozarlar sabah sabah.

niye? çünkü onlar sabahın o saatinde gözüne rimel ve kalem sürmenden hoşlanmamışlar. bu yüzden de her türlü görgüsüz ve terbiyesiz ifadeleri kullanmayı kendilerinde hak görüyorlar. oysa o kullandıkları her ifadelerle kendilerini, kişiliklerini, kapasitelerini anlattıklarının farkında bile değiller... ne ironik değil mi?

oehh! sabahları hiç de makyaj yapmayan biri olarak, nasıl da içim dolmuş bu çok akıllıların kendilerini ilgilendirmeyen konulardaki densizliklerine karşı.. resmen içimi kustum:)

(gereksiz görülürse silinebilir.. )

niye önemsiyorsun ki onlara bakarsan mini etek-topuklu-pür makyajla gezen biri olursun.
edit : hergün 6.30 da kalkıyorum 1.30 saat yol gidiyorum .

yok ya ben önemsemiyorum ki öyle densiz/görgüsüz/kendini bilmez söylemleri. ama beni insanların o densizlikleri genel olarak rahatsız ediyor, o densizliklerden midem bulanıyor. insanlar nasıl da kişiler ve durumlar hakkında ağzına geleni söyleyebileceklerini zannediyorlar.

konu dağılıyor gibi görünüyor ama tam da konuya örnek yani; misal ayşe özyılmazel, gülben ergen, başka kimler var böyle, hani hiç sevilmeyen ve altlarında her türlü akla gelmeyecek yorumlar yapılan insanlar.

ikisi de benim tarzım insanlar değil. ama yahu, eleştiri ifade etmenin de bir edebi adabı var. ayıptır ya. görgü diye bir kelime artık sadece kelimede kaldı hakkaten. kimsede minimum görgü yok.

savaşta bile bir saygı bir edep adap vardır hani. ama sevmediğin kişileri eleştirirken haddi sınırı yok maşallah. insanlar ne kadar kendilerini beğenmişler, kendilerini ne kadar büyük görüyorlar yahu? (eleştirilerinde bir edep adab olmayan görgüsüzlük yapanlara diyorum bunu)

hiç tanımadıkları, birlikte zaman geçirmedikleri, huylarını sularını bilmedikleri kişiler hakkında yarabbi nasıl atıp tutmalar, nasıl ahkam kesmeler, gören de bunları her türlü asan kesen satan malı olan kral-kraliçe, onları da köleleri zannedecek.

özellikle sözlükte insanlar hakkında yazılanları okuyorum ve bu insanların, toplumu oluşturan ama minimum görgüden, bilinçten, kendini bilmeden, edepten, adaptan haberi olmayan kişilerin nereden geldiğini anlamıyorum. ya bende bir anormallik var ya da onlarda. bende varsa, ben bunları niye biliyorum o zaman? ben biliyorsam onlar niye bilmiyor ve ona göre davranmıyor o zaman?

bir başka örnek de; teknolojiyi ve parayı her türlü sonuna kadar kullanan bu insanlar, basit bir toplu taşıma aracında nasıl davranılacağını bilmiyor yahu.. bak, minimum görgünün, saygının olması gereken bir yer. ne kulaklıkla müzik dinlemesini bilirler, ne telefonla konuşmasını bilirler (telefonu saatlerce başka insanların yanında uzun uzun, başkalarını rahatsız edecek kadar yüksek sesle, aptal ve gereksiz muhabbet edilecek şey zannediyorlar?) ne yanındakilerle konuşmasını biliyorlar, ne oturmasını biliyorlar, ne kalkmasını iliyorlar, onu bırak ne de ayakta durmasını biliyorlar yahu?? adam ayakta duramıyor her tarafı oturan kadınların bir yerlerine değiyor. sağına soluna bakmıyor ki, "birilerine rahatsızlık vermeyeyim" diye düşünmüyor ki?

bak, bu saydıklarımı yapan cahil insanlar olduğu kadar, çoğunluğu da dediğim gibi parayı ve teknolojiyi sonuna kadar kullanan insanlar. üniversite öğrencileri... statüsü yüksek olan çalışanlar, iyi para kazananlar, kültürlü insanlar... yukarıdan aşağıya sözde kalite, marka, son model telefonlar,vs akıyor..

dışlarını bu kadar geliştirmeye, ve başkalarına gösteriş yapmaya yarışırlarken;

ama işte gel gör ki içlerini zerre kadar geliştiremiyorlar. bak ne diyorum; çok basit bir toplu taşıma aracında ne yapılacağını bilmiyor daha insanlar? başkalarının olduğu yerde başkalarını rahatsız etme hakkımızın olmadığını bilmiyor yahu insanlar? dünyanın merkezi kendileri zannediyorlar, kendilerini dünyanın her yerin sahibi zannediyorlar...

bu öyle bir yükü cehalettir ki, çözümü mümkün değil.. benim gibiler her gün kafayı yer sabah akşam sürekli, onlarca bu iğrenç örneklere maruz kalarak...

oeehhh!!! bu kez tam içimi döktüm valla.. hmm güzin abla gibi oldun kusura bakma;) senin söylediklerin üzerinden topluma olan nefretimi (ama sebeplerini de vererek) kustum resmen...

standart aynı renklerdeki bir makyajı her gün yapıp yapıp çıkarmaktansa, kalıcı makyaj yapmak bence çok mantıklı. gözaltı morluklarını düzelticek bir şey olsa ben de kesin yaptırırdım :))

vücudun sadece bir günde bu kadar fazlasını değiştiremez. Her şey kafanda bitiyor. bazı günler devam etmene yardım edecek birine ihtiyaç duyarsın. bir otobüsün arkasında bisiklet sürerken rüzgar boşluğuna yakalanmak gibi. rüzgar seni de beraberinde götürür. Sadece biraz harekete geçirilmeye, teşviğe ihtiyacın var.

vücudun bir günden diğerine bu kadar değişemez.

(kediebesi'nin ilk cümle çevirisi daha doğru, o yüzden buraya koyuyorum bir izniyle)

vücudun bir günden diğerine bu kadar değişemez. mesele zihinde. bazı günler birinin seni motive etmesine ihtiyacın olur. bu sanki bir otobüsün arkasında bisiklet sürerken o (otobüsün yarattığı rüzgara) havaya kendini kaptırman gibi bir şey. (o sürüş boyunca) rüzgar seni sarar/ içine çeker/girdaba kapılırsın. ihtiyacın olan şey sadece biraz dürtülmek/kışkırtılmak/ biraz kafa tutmak/meydan okumak.

aylak adam +1

Freud oku. Kitap üzerine fazla düşünmek istemiyorsan iyi bir seçim olacaktır tahminimce.

Ya bir de bu kadar kitabı nereden nasıl buldun bana da bir yol yordam gösterir misin? tenks

körlük

Aylak Adam.

körlük +2

aylak adam sonra sabahattin ali
saramago ve salinger
freud

çavdar tarlasında çocuklar sanki seni biraz toplar. körlük'ün karamsar havası, kasveti iyice çökebilir üzerine. şu çılgın türk'leri nasıl okumaya değer bulduğunu sorgulamayacağım. kimileri resmi söylem'e bayılıyor. tarihi devlet'in ayılıp bayıldığı adamlardan dinlemek kadar zamanı boşa harcama yolu olmaz ama tabii üzerime vazife değil. moliere de tutunamayanlardan uzaklaştırmakta yardım edebilir gibi geldi bana. saygılar, sevgileri.

körlük

Yahu hepsine tamam da o kadar nitelikli, güzel kitabın yanında o Turgut Özakman'ın ne işi var? O olmasın da hangisi olursa olsun. Hepsi güzel seçim.

edit: "Çavdar Tarlasında Çocuklar iyi gider" fikrine katılıyorum ben de. cCc Salinger Reyiz cCc

korluk'u hatta direk saramago'yu daha saglam kafayla oku sen :) cavdar tarlasinda cocuklar rahat gider gibi

10 numero

kitapların hiç birine sözüm yok da;

turgut özakman'ın şu çılgın türkler kitabına bu acayip tepki nedendir ben de bunu anlamadım?

ben okudum o kitabı.. ve kendi tarihimizi okullarda yıllarca gördüğümüz halde ne kadar yüzeysel ve yarım yamalak verildiğini gördüm. hemen her sayfasında gözyaşlarımı tutamadım.

köylülerin askerler için kendi aralarında yapabilecekleri her türlü yardımı toplarken, hiç bir şeyi olmayan köyün delisinin ayağındaki bir çift ayakkabısını getirişini okudum. o kitapta anlatılan her şey belgeli. bir kaç yıl önce (kitabın yeni çıktığı yıllar belki) turgut özakman'la yapılan bir röportaja katılmıştım. o yaşta bir insanın kendi tarihi için (yanlış hatırlamıyorsam) on yılını tarihe dair belgeleri bulmaya ayırması şimdi bu cümlede okuyunca ne kadar basit geliyor ve yine aynı cümlelerle ne kadar basitçe küçümseyip, yerebiliyorsunuz..

o kişi, bizlere tarihimizi gerçek haliyle verebilmek için (o yaşta ki kendisi şu an en az 70 üstü vardır) hayatından on yılını harcayabiliyor, ama siz taş çatlasa bir ayınızı okumak için ayırmak bir yana, bir de nasıl küçümsüyor, yeriyor.. breh breh breh... vay anasını sayın seyirciler..

o kitap her okulda her vatandaşa okutulması gereken bir kitap iken, buralarda iki cümle ile nasıl da yerle bir ediliyor..
ayıp.. yazık.. ama o kitaba, içinde anlatılan tarihe ve yazana değil, böyle düşünenlere bence..

aferin...
sizden çok iyi adamlar olur bu ülkeye..

bu yazdıklarımı, tepkimi gösterdiğim şeyleri yazanların kim olduklarına bakmadan ve umursamadan yazıyorum. kimsenin şahsına değil, genel tavra yönelik düşüncelerim.

kitap tarih dili ile değil roman diliyle yazılmıştır. bari okuduktan sonra bu tür yorumları yapın... vay be, bunları da okuyacağımız günler geldiğine göre, daha ilerisine de şimdiden hazırlanmaya başlayalım bari.. ben utandım şu yazılanları okuyunca..

o listeden ya sadece 8 numarayı okuyun ya da 8 numara hariç hepsini. bu listeyi tek bir kişi yapmış olamaz. bu 11 kitabı sevip de 8 numarayı önerebilecek bir gerizekalının varlığına inanamam.

8 numara saplama beyler.

@holy diver kitap bir roman değil de tarih kitabı olsaydı muhtemeldir ki aynı şeyleri yazmamış olacaktım. söylediklerim kitabın konu edindiği tarihe ve millî mücadeleye değil; (aile tarihimden de biliyorum ne çileler çekilip ne emekler verildiğini) kitabın bir roman olarak değerinedir. tarih, romanlardan öğrenilmez; tarih kitaplarından öğrenilir. turgut özakman elindeki belgelerle kötü bir roman yazmak yerine iyi bir tarih kitabı yazsaydı, eserine çok daha fazla saygı duyardım. tabii diyorsanız ki "burada yazılı olanlar başka bir kaynakta derlenmiş değil. hepsi de belgeli, gerçek olaylar. o yüzden bir roman değil de tarih kitabı olarak okunmalıdır." ona bir şey diyemem işte. ama tutup da turgut özakman, sırf bizim açımızdan kıymetli bir dönemi konu edindi diye ona iyi bir roman yazarı muamelesi yapmamı beklemeyin lütfen.

@exla ayrıca çavdar tarlasından çocuklar yönündeki reyimi de yineleyeyim. oğuz atay'dan bir bilim adamının romanı yerine korkuyu beklerken daha iyi olabilirdi. türk edebiyatındaki çok önemli bir öykü kitabıdır. o.a. genelde romancı olarak değerlendirilir ama bu kitabıyla da türk öykücülüğünün en iyileri arasına yerleşmiştir. oylumlu bir romanın ardından freud vb. sosyal bilimlerle ilgili bir kitap da fena gitmez.

@microfiction,
dediğim gibi, isimleri bakmadan yorum yaptım. şimdi kontrol ettim senin yorumun onlardan biriymiş.

ben de kitapla ilgili yorum yaptım zaten ve onun kelimelerle bu kadar basitçe değersizleştirmeyi hak etmediğini söyledim/söylüyorum. kitapta yanlış hatırlamıyorsam bir tek kadın karakter kurgu idi, ki bu da kitabın girişindeydi sanırım turgut özakman'ın giriş yazısında belirtiliyor. adam çalışmalarını anlatıyor orada. kaynaklarını da kitabın sonunda sıralıyordu sanırım. çok yıl geçti kitabın neresinde yer aldıklarını net hatırlamıyorum.

evet; kendi ağzından da duymuş ve kitabındaki önsöz(ler olabilir hatırlamıyorum)de de okumuş biri olarak tekrar ediyorum, kitapta anlatılanlar tamamen tarihi belgelere dayanarak, yıllar süren araştırmalar sonucu yazılmıştır. şimdi ben içeriğine ve gerçekliğine dikkat çekerken, sen kitabı istediğin kategoriye koyabilirsin, bence hiç önemli bir konu değil. içindekine değer verilsin (ki bu da en güzel okunarak ve hakkında konuşulurken daha dikkatli konuşularak olur sanırım) de, sen istediğin kategoriye koy;)


@dehri;
inanır mısın, ben de okuduğunu anlamayıp anlamış gibi yorum yapan gerizekalıların varlığına inanmak istemiyorum..

ama yine de olasılıklar için ek açıklama yapayım;

soruda verilen listeden herhangi bir kitap önerisi yapmadım. sadece bir tek kitaba gelen şaşırdığım tepkilere karşı (konuyla ilgili direk değil ama dolaylı cevap sayılabilecek) düşüncelerimi belirttim.

Yusuf Atılgan-Anayurt Oteli

kesinlikle J.D. Salinger - Çavdar Tarlasında Çocuklar

Sayın @holydiver,

Ekşi sözlüğün pek sevilen bir başlığı var, devletin ideolojik aygıtları bunlar sadece trt, tsk, tdk olmuyor bireyler de olabiliyor. turgut özakman bu devletin ideolojik bir aygıtıdır. kitabı yazma sürecinde değilse de yazdıktan sonra kemalist'lerin ideolojik aygıtlarından birine dönüşmüştür. yazdığı devam kitabıyla da bunu ispat etmiştir. Türk'ün Türk'e propagandasını yapan, türkiye cumhuriyetinin kambur kurucu felsefesinin, zamanın gereklerine göre sıradan bir savunucusu. kitabın ne edebiyat ile, ne bilgi ile, ne tarih ile bir alakası var, açıkçası kitap demek bile lütuf. tek varlık sebebi propaganda. vergi mükelleflerinin vergilerini daha şevk ile ödemesi, askere giden evlatlarının ölmelerini sorun etmemeleri gibi beklentileri var. ne olsa dedeleri de çılgındı, vatan için öldüler. otuz yıllık iç savaşta ölen on binler de neymiş? çılgınız bir, yüz binler ölsün! vatan sağ olsun! diyelim diye yani. ben bu söyleme lanet ettiğimi ekleyeyim.

tarihi devletten öğrenmek, ibrahim tatlıses'ten türkçe öğrenmeye benzer. koskoca akademi var, -onun için de de çürük elma bol- "uluslararası kaynaklar var" desem onlar türklerin çılgınlığını gerektiği gibi söylemiyor diyen çıkacaktır. ne olsa yanlılar, 90 yıl önce kaybeden dedelerinin savaşlarını devam ettiriyorlar gibi çocukça manipülatif, aptalca inanılması beklenen, banu avar kafalı şeyler söylenebilir. kurucu felsefenin tarih ile söylediği o kadar çok yalan var ki, güneş dil teorisi mi dersin, türklerin bu topraklarda 6.000 yıl önce yaşaması mı dersin, türk'ten başka ırk, etnik köken tanımayıp, tüm geri kalanları yok sayıp ırkçı olmamayı başarabilmesi mi dersin... gider bu.

kitabın içeriği ile ilgili eleştiri yarıştırma savaşına girmiyorum. kanımca buna gerek yok, gerek ekşi sözlük başlığı, gerek basit bir google araması size ihtiyaç duyduğunuz yanıtları verecektir.

@hınzırpaşa;

zahmet etmiş o kadar uzun cevap yazmışsınız, teşekkürler.
konunun gereksiz yere ve alakasız bir başlık altında uzayarak başkalarını da rahatsız etmemesi amacıyla; sadece "vay be" diyorum.

@holydiver,

hiçbir kinaye içermeksizin, teşekkür'ünüze teşekkür borçlu olduğumu ve inceliğinizi takdir ettiğimi eklemek isterim.

kısmetse ordayım yarın

Ben direk polis merkezine gidip adamakıllı dayak yicem, hayır meydanda zor oluyo öyle arada yemek.

ben çok katılmak istiyorum ama her zamanki gibi çalışıyoruz:/

kardeş her zaman yanındadır. bunu unutma derim.

kardeş lan o düşünesi bile bana göre ters ki biz babadan kerhanede gittiginde arkadaşının girdiği karıya bile girmeyeceksin diye gördük ki kardeş

ulan insan arkadaşına bile yapmaz, çok sevmiyosan hiç girişme öyle bir işe kardeşinin kalbini fena halde kırdığınla kalırsın, nasıl bakacan lan yüzüne?

www.facebook.com

kardeş lan kardeş!

kızı döv, kardeşine sarıl

(bkz: kardeşin ulan o senin)

kuzey sen misin ?

beni yanlış anladınız. daha nceden kardeşle bir sevgililik durumu yok. platonik takılıyor kardeş

Yalnız öyle yapsaydım abim azıma sçardı. Muhtemelen seninki de öyle yapar. Bence uzak dur.

kardeşimle adı aynı cümle içinde geçen insanla yan yana bile gelmemeye çalışırım.

(bkz: abi yenge de erik gibiymiş kütür kütür)

abiyle kardeş arasına girme, boşver.

kızla birlikte olurdun. ne alaka abicim kardeş falan.
zaten kardeş olduğu için bir yerden sonra ne olursa olsun affedecektir.

kardeş platonikse platonik, senin aşık olduğun kızla beraber olsa sen ne yapardın onu düşün önce. bilmiyorum siz mi çok largesınız ben mi dar görüşlüyüm ama işin etik kısmını fln bile geçince insan kardeşine üzülür be. kız mı yok başka?

Asıl kardeşiniz olduğu için bu kazık fena halde içine oturur bence. Bana yapılsa çıldırırdım. Kız mı kalmadı dünyada?

platonik takılıyor olabilir, kardeşinin kalbini kırmaya değmez. valla kardeşin ileride vücut geliştirip kum torbasına çevirir seni, söylemedi deme. kardeşin olsam da bana öyle bir şey yapsan, hırs yapar kuzey olurum ileride!

ya kızın burada ne suçu var ki bir sürü kötülenmiş hakkında "şöyledir böyledir" diye konuşulmuş..

sevmediği biriyle mi olsun yani sırf karşıdaki seviyor diye?
adam gibi dürüstçe gidip hem hoşlanmadığı hem de hoşlandığı kişilere söylemiş işte.

burada abinin tutumu önemli. kişiliğin ne olduğunu gösteren hassas durumlardan birisi.

ama bence sen gelip bunu burada sorduğuna göre; kardeş mardeş görmüyorsun demektir..

kardeş yahu? bırak hoşlanmayı, şakayla karışık daha azını bile ağzına almış olsa, orada bitmiş olur o iş... aklına bile getirmem ben..

hastasıyım ya bu kalp olaylarını nasıl böyle durdurabiliyor kstirip atabiliyorsunuz anlamıyorum.

abi seviyorsan olursun kızla kardeşine de anlatırsın durumu.
o da mal değilse anlar. kız sevmiyormuş şimdi şöyle düşünelim.

sen kızı severken kızla birlikte olamayınca üzüleceksin. kardeşin senin üzüntüne üzülmeyecek mi?
hem sen birlikte olsan da olmasan da kız kardeşinle birlikte olmayacak.

hal böyleyken kendini üzmeye değer mi? ben olsam kardeş mardeş dinlemem benim için kadın önce gelir. kardeş ne?

başka kızmı yok diyorsunuz ama aşk bu otada konar...tamam haklısınız abi ama o beni düşünmüyor karşılık bulmadığı halde aranızdan çekildim demiyor. açıkçası demediği sürece de uzak duruyorum zaten. ulan adamakıllı bir kız sevdik ona da kardeşim göz dikti. nası bi hayatım var amk.
tamam dediğinizi yapıp uzak duruyorum.

''la olum bi git la'' diyorum sana. aşk bu ota da boka da! dimi e o zaman ikinizinkide bota konmuş sen eğer kıza karşılık verirsen bota konmaz o aşk boka batar benden demesi.

yaşadığım şehirden

İşimden..

yaptıklarımdan ve yaşadığım yerden başlardım. ne yapıyorsam bırakıp mekanımı değiştirirdim.

tabii ki kendi zihniyetimden başlardım.

ben hep saç rengimden başlıyorum. param, emeğim ve cesaretim ancak buna yetiyor. sonrada orada kalıyorum... ama yine de saç rengimden :)

Ben olsam bu kitabı okurdum.
www.kitapyurdu.com

1... madde kullanimi - bagimlilik varsa ortadan kaldirirdim:

icki sigara
kola kahve
cay cukulata bol sekerli gidalar
uyusturucu kontrolsuz yemek
asiri internet cep telefonu televizyon

2. Uyku. Mutlaka duzgun bir uyku.

3. Spor. Vucut gelistirme agirlik anaerobik patlayici bol bench squat deadlift super setler.

4. It kopek manyak hayvan gibi ingilizce.
5. Hayati sadelestirme. Pc yi evi dolabi bosaltma, sadelestirme, esya azaltma.

6. Az konusmak. Az insanla gorusmek. Mutlaka en az kendi ayarinda insanlarla gorusmek.

7. Saga sola saldirmadan maymunlasmadan uzmani olup surdurebileceginiz 1 veya en fazla 2 hobi edinerek.

1 tanesi zaten body agirlik vucut gelistirme olsun. Digeri de ingilizce olsun. Yer doldu zaten ama hadi belki bilardo veya bir muzik turu olabilir. Sinema olsun ama pursuit of happynes veya big fish veya cesaretin var mi isimli sacma fransiz filmi olmasin.

Ispanyolca falan asla olmasin. Uzmani olup net canini cikarabileceginiz ve surdurulebilir bir sey olsun. Baslayip birakmaya alistirmayin kendinizi bu cok cok cok tehlikelidir.

spor + sağlıklı beslenme + minimum kimyasal (deterjan vs anlamında lan)

2005 ve 2006 yıllarındaki tercihlerimden.

ösys sınavındaki tercih seçeneklerimi değiştirmek.

iş +1

çiçek sepeti var saat aralıklarını belirleyebildiğin ama..?

uygun fiyatlar için "çiçek fırsatları" diye nette aratın. indirim sitelerinde bir çok seçenek çıkar, telefon ile arayıp zaman konusunu konuşursunuz.

850 tl evin kirası mı odanın kirası mı?
ve cinsiyet?

evet. belgeyi imzalamadan önce "1 dakka bekler misiniz, kontrol edeyim?" diyince olur veriyolar zaten.

evet öyle. bekler misiniz kontrol edeyim derseniz beklerler. ama otuz defa internettten alışveriş yapmışımdır, hiç denk gelmedim online alışveriş sitelerinin sorunlu bir kargosuna.

bildiğin kutunun içini açıyorsunuz değil mi?

eksik ya da yanlış geliyor genelde bana da..

Ulen bana zamanında yaptırmamışlardı bunu.
Aynen "durun bir bakayım sağlam mı mal" demiştim direk kargo ofisinde, yok imzalamadan vermeyiz paketi demişlerdi. çook uzun zaman önceydi bu, hatta duyuru bile açmış olabilirim bu konuda.

evet hocam kutuyu açıyorsun içne bakıyorsun.

ve sonra aaa ama bu eksik tutanak tutalım siz bunu geri götürün diyorsun.
sonra satıcıya diyorsun bak bu mal böyle böyle tutanak tutuldu geri gönderdim.

o da paranı iade ediyor ya da yenisi gönderiyor.

ben de çok nadiren kargocu yanında kontrol eden biriydim. ama geçenlerde başıma gelen bir şeyden sonra artık her seferinde bakmam gerektiğini öğrendim.

bir indirim sitesinden indirimli gece ve gündüz cilt bakım kremleri almıştım. kargo geldi. yanında bakmadan aldım. kargo zarfını keserek çıkardım. ürünler tek kutuda. üzerinde yazdığına göre gündüz kremi alana gece kremi hediyeymiş, yani iki ürün de tek kutuda.

buraya dikkat; kutunun kapakları daire şeklinde koruma bandıyla yapıştırılmış ve hiç açılma hissi yok. ama onları açıp içindekini çıkardığımda; hani kırılacak ürünler kırılmasın diye koruma kutusu çıkar, krem kavanozları yerleştirilmiştir karton arasına. işte o koruma kağıdı paramparça olmuş ve kavanozlar sabit duramıyordu. ve kremlerin kapaklarındaki koruma etiketleri de koparılmış ve kaymıştı. yani kapakları daha önce açılmış.

hemen fotolarını çekip grupanya'ya durumu bildirdim. ve ürünlerin açılmamışlarıyla değiştirilmesini istedim.

yani kutusu hiç açılmamış gibi görünse de içindekilerin ne olduğuna da mutlaka bakın.

***
bakmayı akıl ettiğim bir diğer zamanda da istediğim numara ve renk dışında bir ayakkabı göndermişlerdi, hemen kargo görevlisine verip geri göndermiştim.

Flashcard lar, bol bol dizi film izlemek, stickerlari odanin duvarina yapistirmak, iphone veya android tabanli bir telefon kullaniyorsunuz flashcard uygulamalrindan yararlanmak ilk aklma gelenler:)

öncelikle geniş zamana yayılması gereken bir işi 20 gün gibi kısa bir süreye sığdırmaya çalışmamayı öğrenmelisin.

eğer bulabilirsen biraz kalın karton, bulamazsan da normal kağıtları kare kare kes, bir taraflarına kelimenin türkçesini diğer tarafına da ingilizcesini yaz. cebine at. yolda, otobüste, yürürken, otururken, tv izlerken, vs vs, cebinden al gördüğün kelimenin ne olduğunu bulmaya çalış, bulamazsan arkasına bakarsın, sonra tekrar cebine at. karıştır tekrar çek, aynı şekilde devam et.

baktığın taraf ingilizcesi ise türkçesini söylemeye, türkçesi ise ingilizcesini söylemeye çalış.

eğer adam gibi yaparsan çok faydasını görürsün.

yaz bi kagida , bak bos bos,aklinda kalir.

ben yarina 60-70 sayfa ögrenicem-ezerbliicem,ise yariyo.

google translate'den mi çevirdin, bu nasıl bir türkçe yahu?

@ theherbalisher

sen sözelciydin değil mi? lys'ye hiç girme bence parana yazık.

soruya cevap: tekrar tel takabilir.

@lancelot du lac bro son denemde 420 yaptım yani ayık ol tekrar takmak içinde extra para alırmı

mutlaka git ama dişçiye ben de aynısını yapmıştım dişçiye de gitmemiştim (daha doğrusu götürülmemiştim) sonra pişman oluyosun yazık yani git dişçiye laf eder mi şöyle yapar mı böyle yapar mı diye düşünme

lonelily@ haha aynen bende acaba kızarmı fln diye teredüt ediyordum da benimki para sıkıntısı taksidi yatırmadım surat yaparlar fln diye ee peki düzeliyormu bari yaparmı?

ben dişlerim bozulduktan yaklasık 1 sene sonra falan dişçimle karşılaşmıştım bana "neden gelmedin gelseydin düzeltirdik vs vs vs" demişti. üstelik benim dişlerim bayağı bozulmuştu yani seninkiler damaklığı az takmaktan bozulduysa benimkiler hiç takmamaktan bozulmuştu. ücret konusunda da şöyle düşünüyorum; sonucta eger gitmessen verdiğin tüm paraya ciddi anlamda yazık olacak. dişçide gecen zamanına yazık olacak sonradan tekrar taktırmayı bile düşünebilirsin benim gibi. taksidi yatırmadım falan demişsin git konuş sonucta sen orda hem bir müşteri hem de hasta olarak bulunuyorsun sana mutlaka yardım edeceklerdir bi şeyler ayarlanır. para konusunda rakam veremem eger onu soruyorsan, cünkü bilmiyorum, ben ödemiyordum parayı.
Özet: Dişçiye git.

şu yazıya baktığımda aklıma gelen tek şey, bunu yazanın yurt dışında doğup tamamen orada okuduğu hiç bu ülkede bir okula gitmediği. ve hatta hala oralarda yaşadığı. ne gramer ne de imla olarak..

duyurudaki ortalamaya bakınca; durum gerçekten vahim..

ana dilin bozukluğu dişlerin bozukluğundan daha önemli bence.

önce dişçiye git, sonra da mutlaka bir kursa falan git.

@theherbaliser,

bu durumda sana cevap verenler de cevap vermede kasmayacaktır.

(bu cevabın türk asıllı olmamakla zerre alakası yoktur. "insanlar karşısındakilere ne kadar önem veriyorlarsa onlara karşı yaptıkları şeylerde de o kadar özenli olurlar" düşüncesine paralel olarak yazılmış cevaptır.)

@holy diver

yazma konusunda sıkıntım var bu kadar basit sen beni ciddiye almayabilirsin.

@theherbaliser,

işte sen sıkıntın olduğunu bir cümle ile belirtirsen, aslında seni okuyanlara da değer verdiğini belirtmiş olursun ve insanlar da bunu görür ve ona göre sandığından çok önem verip cevaplar merak etme.

"her şey bir şeydir"

burada çoğunluk birbirini görmeyen tanımayan insanlar. burada sadece yazdıklarımızla varız. yazdıklarımızın ifadelerimiz kadar "var"ız.

bir dili düzgün kullanamayan kişi ile, bir dili düzgün kullanamadığını belirten kişiler arasında dünya kadar fark var.

ve tahmin ediyorum ki; buradaki herkes de o farkı görebilecek seviyede.


namaste,

bir an için oğuz atay okuyorum sandım. tekrar takabilirler tabi.

geri götüreceksin onlar da paşa paşa değiştirecek.

keçi veya tavşan tüyü gibi şeylerden üretilmiş olabilir. aldığınız ürün muhtemelen iyi bir bitim işlemi görmediği için kokuyor. dediğiniz kadar kokuyorsa bunun bir üretim hatası olması muhtemeldir. 3 kere yıkadıysanız iade etme şansınız da olmayacaktır muhtemelen. koku giderici kumaş spreyleri satılıyor. denemeye değebilir.

kurutemizleme yapan yerlerde bu tür ürünlere ekstradan koku falan sıkıyorlar. onlara bir götürün derim.

neden aldığın yere götürüp, durumu anlatıp değiştirilmesini istemiyorsun? kabul edilmezse, incelenmesini iste.

keçi tüyü koyun derisi gibi malzemeler ıslandıkça daha çılgınca kokar sanırım bunu bilmiyordun. aldığında bir kokuyorsa şu an 3 kokuyor demektir bu. ve eğer aldığın yere gidersen de sizin hatanız demeleri muhtemel. ama işin en başı ise malzeme iyi işlenmemiş. yani üretim hatasıymış.

sadece fikir yürütüyorum. ahıra girenler bilir ahır kıyafeti vardır. eğer onları giymeden girin o üste sinen koku yıkanmadan geçmez. hani böyle acil durumlarda el yüz yıkanır kolonya parfüm oda kokusu artık ne geçerse sıkılır ama tek yapılan şey o kokuyu daha berbat hale getirmektir. bence aynen böyle sıkacağın her koku o kokuyla birleşip kedi ölüsü kokusuna dönüşecek.

umarım çok para vermedin çünkü pek çaresi yok gibi.

ben izmir'deyim ve ürün 2-3 ayn önce bursa'dan alındı ki geç farkedildi koku.

o yüzden geri götürmem pek olası değil.

bir de şöyle bir durum var aslında yıkandığı ilk anda ıslakken gayet güzel yumuşatıcı falan kokuyor böyle güzel güzel sonra kuruyunca leş gibi kokmaya başlıyor tamamen kuruyunca ise çok fena oluyor koku.

telefonla durumu anlatsan, onların da mutlaka görmesini ve incelenmesi için göndermek istediğini söylesen belki yardımcı olurlar.

evet, çok koyu, bunalmayasın sonra..

ben ne zaman koyu renge boyatsam pişman oldum içi bunalıyor bir süre sonra açık krem- bej yap derim.

odan güneş alıyor mu?
güneş almıyorsa boyama.
alsa da almasa da boyayacağım diyorsan 1 ya da 2 duvarını boya. tamamı çok karanlık olur.

Bence odan güneş alsa da almasa da şöyle bir şey yapabilirsin, bir duvar seç kendine, güneş almayan tarafı olabilir, o duvarı koyu mavi boya, diğer duvarları ister mavinin diğer tonları ister başka renk yap, benim bir evim öyleydi, çok şirin duruyor. ve elbette koyu mavinin de tonları var, lacivertti benim bir duvar, diğeri bordo, diğerleri iki farklı mavi, güzel oluyor.

antrasit derim.. maviyi düşünme pek..

hiç ayrıntı vermemişsin ki.. beyaz ve açık mavi en iyi durur genelde...

filli boya-kesekağıdı.

kesinlikle koyu renge boyatma. içini daraltmanın yanında, koyu renkler odayı da küçültür. açık renkler ise mekanı genişletir (geniş hissettirir).

şiddetle şampanya rengi öneririm. hele ki kapılar da amerikan kapı ise (bej oluyorlar), gerçekten her açıdan iç açıcı oluyor.

inci beyazı ferah ferah mis

Odanı boyaman konusunda kararı vermeden önce renklerin psikoloji etkilerine bak derim. Lisede psikoloji dersinden hatırladığım kadarıyla bu konu önemli. Zira renkler insanların algılarını değiştirebiliyor. Örnek vermemi istersen gri yahut bej gibi renkler ve kahverengi insanları ortamda tutmaya yarar. dikkat ederseniz restaurant ve alışveriş mağazaları bu renklerdedir. Böylece müşterileri ortamda tutmayı sağlaya biliyorlar.

tabi kadınların alıiveriş yapılan herhangi bir ortamda kalmaları renkle alakalı değil zannımca. Serde var kardeş...

son 5 yılın çıkmış sorularını ve doğru şıkkını 5 kere okuyup giriyorsun.

bende belki ilkumut'un ders dvd'leri olabilir, emin değilim. ve son günlere sıkıştırmayıp adam gibi çalışılınca bal gibi de alıyorsun o dediğin ve üstü notları.

ilgileniyorsanız pm atın telimi yazayım, akşam hatırlatın. başka türlü benim hatırlamam ve ilgilenmem pek olası değil.

****

@turkay +1
bir de ek olarak mutlaka çıkmış soruları ve sadece cevap şıklarını çalışmak lazım.

egem yayınlarının çözümlü soru bankasını al,birebir aynı sorular çıkıyor,daha önceden çıkmış sorularda var.

son 10 yıl diye bahsi arttırmak istiyorum. 2 kez çözün. ama yanlış şıklara bakmayın. doğruları fosforlu ile işaretleyin. çok pis akılda kalıyor. soruyu görüp cevabı yapıştırıyorsunuz.

ilaçlara bağlı/dayanıyor olmam beklenir ve değilim ve ruh halim çok stabil değil.
Benim gibi kimseyi asla incitmeyecek ve sonra çok farklı birisi olacak birini görmek eğlenceli. Dediğim gibi açıklaması zor

gibi birşey 12 saattir çeviriyorum durdu beynim artık :(

bağlı/dayanıyor değil de ilaç kullanmam gerekiyor ama kullanmıyorum diyor.

İlaç almam gerekiyor ama almıyorum ve ruh halim çok dengesiz. Benim gibi kimseyi asla incitmeyecek ve sonrasında çok farklı birisi olacak birini görmek çok garip. Dediğim gibi açıklaması zor.

ikinci cümle için;

"kimseyi hiç incitmeyecek/-yen benim gibi birinin birden bambaşka biri olduğunu görmek çok garip/tuhaf/acayip."

gibi de geldi bana.

evde spor yapabilirsin, internette rehberlik edecek bir sürü video var. vücuduna uygun bir ağırlık seti alırsın, en fazla masrafın bu olur.

yürüyüş ya da koşu da olur havalar da güzelleşmişken. tempo konusunda çeşitli teoriler var, o yüzden o soruyu başkasına bırakıyorum.

şimdi belediyeler her tarafa spor aletleri koyuyorlar, yok mu sizin orada öyle şeyler?

internette istemediğiniz kadar spor hareketleri var, yogasından pilatesine kadar.

hepsi de evde yapılabiliyor tabi ki.

müthiş bir çözüm değil ama wii fit de alternatifler arasında olabilir.

saglikli beslenmeye basladigin an zaten kilo almayi durdurursun + kilo bile verirsin.
şınav varyasyonları, mekik varyasyonları, air squat, jumping jack ana 4 lüsü bile yeter hatta evde calisman icin.

12 angry men
waking life

karate kid

fight club ve döğüş filmi? fight club'ı izlediğine emin misin.

dövüş (bu film değil düzeltme)
film olarak da kung fu hustle diyorum, fight club gibi karanlık değil ama eğlenceli.

@layer26:

döğüşmüyor mu adamlar ?

eternal sunshine.tek geçerim.

şöyle bir şey var
img193.imageshack.us

10 kişi cevap vermiş, bi tek kendine tik atmış terbiyesiz.


cevap: yıkılmayan adam

bır fılm vardı 2 kardes dovusuyordu fln. dovusen herıf askerdı fln. fıghter sanırım fılmın adı ona bak kesın guzel flmdı

recep ivedik var benim favorim.

evet, döğüşüyorlar. recep arada şamarlıyor birilerini.

ip man
ip man 2
ip man zero

insanların daha çok birileriyle tanışmak için gittiği kurslar var, yemek, ebru gibi. onlarda deneyebilirsiniz şansınızı.

dediklerin doğruysa gerçekten, kusura bakma ama kaderini sikim senin:) bi insanda tip olmaz, para olmaz o zaman yapacak bi şey yoktur. ama sen her bokum var diyosun.

burada zaman kaybetme, git barlara takıl.

Benim üzerimde sanırım bi lanet falan , yada büyü gibi bişey var. Bende sürekli kaderime sövüyorumda nafile. Kurs işi aklıma yatıyor biraz.

Ha bu arada Antalya ya taşınmadan önceside var :( ne siz sorun süreyi nede ben söyleyeyim ok.

"türkçe kursuna git. dahi anlamında ki -de'yi ayrı yazmayı öğren. o yüzden bulamıyosun bence. önemli bi kriter."

epic fail.

de-da yanlış yazılmış gibi insanların görüşlerine bakarsan bir ömür daha yalnız kalabilirsiniz.

ebruli kursu biraz uçuk olmuş, fotoğrafçılık, dağcılık gibi yeni jenerasyonun ilgi duyduğu ilgi alanlarında kendi akranlarınızla tanışma şansınız daha fazla olacaktır.

yukarıda yazdığımı yaparken aynı zamanda şuda devam ettirilmeli;
mesai bitimi eve gelinip yemek şu bu yenilir, sonra hava serinleyince, biraz imaja çeki düzen verilip motora atlanır, bi mekanda 2 bira (tabi bu mekan kapalı bir bar olmamalı, zira orada anca sevgililer olur) denize bakan, açık bir mekan olursa 2'li, 3'lü kız grupları olur. 2 birayı orda yuvarlayınca özgüveniniz %50 artacaktır. sonrasında platonik olarak kızları kesme aşaması gelmeli. buradan ufak bi enerji oluştuğunda karşı tarafı masaya davet eder şekilde bir buyrunuz işareti yapabilirsiniz. yada göz kırpıp, hesabı ödeyip mekanın az ötesinde kızın sizi görebileceği yere geçip beklenmeli..

gibi gibi..

marceilorios +1

elorelia sana da içimden bi' güzel sövdüm. haberin olsun.

soruya gelince, nutkum tutuldu lan. o nasıl iş? nasıl bi' istisnasın sen? israiloğullarından falan mısın?

faydalı bir şeyler eklemek gerekirse, dans kurslarına gidebilirsin. ekseriyetle akşam oluyor zaten. motorunla git, dans çıkışı da kursta muhabbet kurduğun güzel bir hanımı evine bırakmayı falan teklif et, gerisi gelir zaten. yani bilemedim de şimdi. bu bahtsızlıkla gelmeye de bilir.

Ayrıntılara takılan bayanlar için çok önemli olabilir. Haklısın dikkat edeceğim ;)

Daglien ve Schopenowski arkadaşlarım tavsiyeleriniz için çok teşekkür ederim. Epeyce aklıma yattılar. Benim üzerimde dediğim gibi biraz bahtsız bedevilik var sanırım onun için çöle falanda yanaşmıyorum :) yaşım 28 onuda göz önüne alarak yorum yapmanızı rica ederim. günde 12 saat mal gibi çalıştığım bir işim var . Buda biraz sosyalleşmemi engelliyor sanırım ve sadece iş arkadaşlarımla sosyalleşebiliyorum.

spora git ama "maksat spor olsun" diye değil. sınıf derslerine mutlaka gir, sadece dambıl kaldıran odun abilerden olma.

arjantin tango kursuna git.

bunu burada soruyorsan bulamazsın.

ben şunu merak ediyorum dans kursuna her gidenin amacı kız ya da adam mı kaldırmak ? dans için giden yok mu ?

"insanların olumsuz fikirlerine/yorumlarına kulak asma. her zaman bir yerlerde bir çözüm/yapacak şeyler mutlaka vardır. bir kişinin ne zaman nerede karşına çıkacağını ve hayatına & duygularına gireceğini kimse, hele de o olumsuz yorumları yapanlar hiç bilemez."

ak sakallı dede

Ver ayakkabıcıya kalıba koysun açılır, giyersin.

hiç uğraşma, değiştirme hakkın olması lazım.

2 günde açılmaz o. daha uzun giymen gerek.
ayakkabıcıya götürüp kalıba verdirebilirsin.

Peki kalıba koymak ayakkabıyı bozmaz mi?

Mağazasına götürüp alın bunu tamire gönderin falan desem bir şey yapabilirler mi acaba?

ayakkabıyı dövmeyi dene sonra 1-2 kez giy açılabilir.

çok eskilerden kalma şöyle bir bilgi geliyor aklıma;
sirkeli bezi ayakkabının içine koyuyorsun, sabaha kadar bekliyor.

nette aratınca bir sürü başlık çıkıyor?.
sibel-la.blogspot.com
www.kadinlarkulubu.com

fırsatları satın aldığınızda, sayfada kod çıkacak. o kod, sizin o parayı ödeyip o fırsatı satın aldığınızın ispatı.

burger king'e gidiyorsunuz, "grupanya'dan fırsat aldım kullanmak istiyorum" diyorsunuz. onlar da kodu soruyorlar, kodu pos makinesine mi ne giriyorlar onay alıyorlar, sonra hangi menüyü aldıysanız onu hazırlayıp veriyorlar. afiyetle yiyorsunuz;)

öyle, bir daha para ödemiyorsunuz. ama geçerlilik tarihi ve şubeleri iyi kontrol edin.

aynen daha baharatlı soğanlı felandır.

adı wrap oluyorsa içinde et(kırmız/beyaz) biber, domates, sos, baharat ve bazen de soğan olur. ben genelde acılılara denk geliyorum. biberler jalepano oluyo galiba.

sonuç olarak bizim dürümün laciverti.

abi gidip lahmacun yiyin adima lütfen yani,wrap,mrap nedir allasen,evde yaparsin onu.

lahmacun iyidir iyi...

cevaplar için herkese teşekkürler..

grupanya'da sbarro fırsatı gördüm de;
"1 adet MidPizza, 2 adet Wrap ve 2 orta boy içecek 20,20 TL yerine 12,25 TL!"
o yüzden içeriğini sordum..

merak edenler için;
www.grupanya.com

çok kötü bişi o tatsız çok ufak

serabetan +1

@joepiscopo; @mocha,

yukarıda linki verdiğim grupanya fırsatını almaya değip değmediğini öğrenmek için sormuştum. fırsatta;

1 orta pizza + 2 wrap + 2 orta içecek = 12.25tl idi.

iki adet aldım. artık deneyip kendim göreceğim sbarro'nun wrap'inden neler olduğunu.

geç kaldın keşke almasaydın:))) + sbarro pizzaları da güzel diil.
o fırsatlarda güzel bişi yok ya 4 tane şirketten fırsat yapmışlar hepsi birbirinden beter.
yine de 2 burger king 2 arbys aldım.

ben de iki tane burger king (farklı menüler) iki tane de sbarro almıştım.
kendimiz de deneyip, bilerek "güzel" olmadığına karar vermiş olacağız;)

yağmaz yağmaz dediniz, bakın ne oldu şimdi? hı hıı? ehehe sel kıyamet her yer.

bizim laz'a kalırsa öyle tabi

bir kere başladı mı hep olur artık gibi bişey.

When it rains, it pours means that once something happens after a long pause, it happens in large amounts.

Örnek: "It looks like everyone in our department is sick again, and all at the same time."

Nasreddin Hoca: "When it rains, it pours."

"bir başlayınca arkası çorap söküğü gibi gelir"

anlamı da varmış gibi geldi sanki..

Önce bununla ilgili olarak, Mustafa Suphi'yi okumanız, incelemeniz gerekir. TKP Mustafa Suphi'dir.

ama hangi tkp?

@kobretti,
şimdi kitapyurdu'ndan baktım. çoğunlukla onun hakkında yazılmış kitaplar var. hangi kitabını alacağımı bilmiyorum. şöyle bir tane var mesela, ismine bakınca doğru seçimmiş gibi görünüyor;

adı: Türkiye Komünist Fırkası'nın Kuruluşu ve Mustafa Suphi
yazarı: TÜRK TARİH KURUMU Yavuz Aslan
www.kitapyurdu.com

@santiago nasar,
kaç tane TKP var ki? yanlış hatırlamıyorsam mustafa suphi, mihri belli, doktor hüsnü şefik,vs gibi isimlerin kuruluşunda bulunduğu TKP. bugün bildiğimiz TKP de o değil mi zaten?

@holy diver,

Bugün ki TKP, 6-7 sene önce yasal olarak bu ismi alan Sosyalist İktidar Partisi yani SİP'tir, Suphi geleneği ve partisi ile de alakası bulunmamaktadır.

Evet kitap olarak güzel bir seçim ama içeriği nasıldır bilemiyorum. Eve gittiğimde okuduklarımdan bakar sana yazarım hocam.

bugünkü tkp daha yeni kurulmuş bir partidir ve isim değişikliğine gitmiştir. o zaman epey tartışılan bir olaydı, ama unutuldu.

mustafa suphi ekolünden gelen parti ise o kadar farklı parçalara bölünmüştür ki tahmin edemezsiniz.

önemli kolları ise doktorcular, yani milli demokratik yanlıları ve sosyalist devrim yanlılarıdır.

o zaman mehmet ali aybar ve behice boran'a da girmek gerekir ve her şey karışır.

not: bu süreci iyi takip edebilmek için ekim devrimi, lenin doktrinleri, stalin'in güçlenmesi, troçki muhalefeti, varşova paktı gibi konularla paralele okumalar yapmak gerekir. kitap tavsiye etmek güç, ama isterseniz yazarım.

günümüz sosyalizmi hakkında ise... maalesef takip etmiyorum.

@kobretti,
ben bu bilgiyi de bilmiyordum, teşekkür ederim. tamam öneri bekliyorum. linkini verdiğim kitabı da almayı düşünüyorum.

@santiago nasar,
teşekkürler, bunları da bilmiyordum ben. görüldüğü üzere, dediğim kadar bilmiyormuşum yani;)

peki bu söylediklerinin ışığında, mustafa suphi ekolündeki TKP'nin tarihi hakkında önerebileceğin kitaplar var mı?

aslında en başından das kapital'in bazı bölümlerini okumakta fayda var.

sonra, öncelikle onbeşler olayını araştır. marşları filan da vardır hatta. daha sonra bolşevik ve menşevik ayrımını gözden geçir. sosyalizmin temelinde biraz da istanbul var yani.

bundan sonra lenin, stalin, troçki ve mao doktrinlerine bakıver. daha sonra tip'in kuruluş evresini gözden geçir. tip önemlidir. 61' anayasasını aç oku mesela. sevilmeyen (!) bu kadar sosyalist adam nasıl girmiş meclise bak.

daha sonra soğuk savaşı derinlemesine incele ve 80'lerde ve sonrasında olayların nasıl farklı bir boyuta taşındığını incele. seçeceğin kaynakların özgünlüğünü, tarafsızlığını iyi süz. çok iyi kaynaklarla karşılaşırsın.

valla santiago hocam, bir tkp'den sol ve komünist akımlara geçiş yapmışsın(temel de sorulan soru tkp idi ondan dolayı). Bunları okumadan en önce Komünist Manifesto'yu okumak en iyisidir, sonra gerisi gelir zaten :)

@santiago nasar;

keşke bu söylediklerini yapabilsem; ama bütün bunları yapmak için bir ömür gerekir, öyle bir okumayla hemen anlaşılmaz ki zamana yaymak sindirmek gerekir.. benim o kadar vaktim de yok maalesef;)

aslında bunları bilen birisi anlatsa, ya da belgeselleri olsa oradan izlesem daha kısa zamanda daha verimli olurdu.

@kobretti,
galiba onu okumak gerekiyor..

komünist manifesto'nun okunması şart gibi..

ağlamaya hazır ol melis.

ilgi gösterme, sevilmemesi/ilgi görmemesi ne demek anlasın madem.

gizli ergen

ağlama melis.

evlilik bebek konularina girin bakalim ne yapacak.

aldatılıyorsun. ağla melis. sevgilini s.ttit et melis. yazık sana melis. 'çok alışma banaymış' heran tekmeyi yiyebilirsin melis.

bgraydin çok güldüm :D :D :D :D

melis, biraz kendi duygularınla kendini pişirmeyi öğren. erkekler çoğunlukla bikbik olarak algılarlar. Ben şahsen bir bayan olarak, erkeğimin de aynı şeyleri tekrar tekrar belli aralıklarlar sormasını veya dile getirmesini istemem. öğğğğ yani. ilişki beraberliği yürütebilme sanatıdır.

1 seneyi devirmek üzereymişsin ama bak hala erkek arkadaşını tanıyamamışsın ki gelip buraya soruyrosun.

ağlama melis, aklını kullan melis. mutlu ol melis.

cok fazla seversen onu elınden kaybedersın. asırı ılgı gosterme. erkekler bunalır. ona kendını ozgur hıssettır. ama aynı zamanda ona ıstedıgınde gıdebılecegını hıssettır. yanı asırı ılgılı sensız yapamam gıbı davranma ona hıssettırme. bunu hıssettırırsen ılıskı boka sasrar ve sıkılır erkek. duygusal davran ama yerı geldıgınde mantıklı davran yapısma yanı cocuga. ozaman farklı oldugunu goreceksın. sana demek ıstedıgı o. sanırım sen asıksın. ama o cocuk asık degılım demek ıstıyor. sana deger verıyorum benım ıcın onemlısın demek ıstıyor. ama bır asıgın yapacagı seylerı yapacagını sanmıyorum. bıde tavsıyem cok trıp atma erkekler kacar bır yerden sonra

@uyuyanadam, bigboy76: o tarz konuları direkt açmıyorum ama imalarda bulunuyorum, hiiiiç oralı olmuyor. ben de "evliliğe zorlayan kezban" durumuna düşmemek için deşmiyorum.

bi bok olduğu yok. artistlik yapıyor. iterken çekmeye çalışıyor hepsi bu. ergen +1

yahu kiz bir sey sormamis ki.

- seni cok ozledim. Cok alistim sana. (gulucuk opucuk bekliyor)
- cok alismayalim birbirimize.
- niye ama ben seni cok seviyorum??
- cok sevme normal sev.

Eeh yani, sonra napiyorsun melis?

bu "evlilik isteyen kezban olmayayim" tufasina kizlar nasil bu kadar cabuk adapte oldular sasiyorum.

Ondan önce sen ayrıl melis. Kafasında ne varsa ortaya çıksın. Sevmek güzel, dogru bir insan bulmak zor, faket içinde soru işaretleriyle yaşanmaz. Neyse halin çıksın faliinn...

1 yıl dolduysa sıkıntı yok ama sikinti varsa bilemem onun için 1 yıl dolmuş olabilir.

bence duygusal bağlanma bozukluğu var onda. kaç !!

melis ve hüzün

şımarığın tekiymiş. sevecek ve sevilecek bir sevgili bulmanın ne kadar mucize bir şey olduğunun farkında değil henüz. hala ergen herhalde.

bir süre o aramadan sen arama. hatta sen hiç arama o arasın. o sana güzel sözler söylemediği sürece sen de söyleme. bu şekilde davranışlarını gözlemle.

bu durum onun hiç umurunda olmazsa; başka biri var ve seninle olan ilişkisine sandığın kadar önem vermiyor demektir.
umurunda olursa; öyle davranmaya devam et.

ben de mevcut ilişkimi bitirip başka bi ilişkiye başlamak istediğimde çok alışma bana demiştim ex'e. Ama kısa bir ayrılıktan sonra halen ex ile beraberim tuhaf dünya

@ofbbjk bunun nedeni daha iyisini bulamamış olman.

eski sevgiliden fena bir tokat yemis, etkisinden cikamamis(yedigi tokadin, kizin degil), önlemini aliyor.

böyle şeyler duymaya/söylemeye alışık değildir, tuhaf veya samimiyetsiz geliyordur.
olur öyle. zamanla yoluna girer.

muhtemelen ilişkinin bir nevi arabeskleşmesinden korkuyor ve bunun sebebinin çok sevmek olduğunu sanıyor.

yani üslupla içeriği karıştırıyor.

ilişkinizin üslubunun bozulmasından korkuyor ama bunun önleminin içeriği büyütmemekten geçtiğini düşünüyor.
yanılıyor.

hangi web linki olduğuna göre değişir ama genel olarak iki yolu var.

birincisi ekranı kaydetmek.
(bkz: camtasia)
(bkz: hypercam)
(bkz: cam studio)

ikincisi stream'i doğrudan kaydetmek.
bunun için bir program öneremeyeceğim ama şöyle arayabilirsin.
www.google.com

@ocanal, teşekkürler.
birisi kaydetmiş neyse ki. kanal b'de yayınlanan bir programı kaydetmeyi kastediyordum.

şimdi sorumun cevabı dolaylı olarak verildiğine (halledildiğine) göre bu soruyu silmem mi gerekiyor yoksa bu şekilde kalması mı gerekiyor?

birinin işine yarayabilir. sorun çözüldüğü için silmenize gerek yok. aksine silmemeniz tercih ediliyor. ama eminim bu sorunun aynısından çok vardır, o yüzden silmenizde bir sakınca yok bence, sonuç olarak size kalmış.

peki kalsın o zaman.
tekrar teşekkürler.

yapan firmalara ve kullanılan lazer cihazına göre fiyatlar değişir.

neden netten bulabileceğiniz güzellik merkezlerine telefon edip sormuyorsunuz? daha kesin cevaplar alırsınız.

(ense deyince erkek olduğunu düşünerek söylüyorum) erkeklerde "tüm vücut" olayının da sınırı var sanırım. öyle her yeri yapmıyorlar.

bitirme garantisi diye bir şey yok, bitirme garantili diyen yer yalan söylüyordur.

Kil yogunluguna, kil tipine ve cilt rengine gore ugrasacaklari sureyi ve yontemi belirleyip sonra fiyati soylerler. O yuzden fiyat arastirmasi yerine guvenli bir klinik arastirman daha iyi olur. Ayrica alexandrite yontemi kullananlari secmeni oneririm. Ama cihazi mutlaka gozunle gor, markasina bak.

Ek: efx +1

"bitirme garantili" bir hizmet aldıysan şayet, bol şans =)

bu arada epilasyonda alexandrite takıntısı türkiye'ye mahsus bir şey. kötü bir lazer değildir ama hiçbir zaman epilasyon için en iyisi olamamış bir yöntemdir.

hatta esmerseniz şayet alexandrite'tan uzak durun. bu arada, alexandrite bir yöntem değil doğada da bulunan kristal bir taş. uygun şekilde uyarıldığında 755 nm dalga boyunda lazer elde edilebiliyor. üçüncü sınıf ucuz lazerlere sırf adı alexandrite diye cildinizi maruz bırakmayın.

seansına 70-150 tl isterler herhalde diye düşünüyorum.

lazer esmer tende hiç1 işe yaramaz söylim!

turkish kangaroo

koala kebab and turkish cuisine

turkish homemade food

bunlar veya bunların kombinasyonu.. koala kebab yanlış anlaşılabilir ama ahah :D boomerang kebab da olabilir mesela...

kan-guru pilav.

kötü bişey mi yazdım ben? tüm fikirlere açığız yazmışsın ve dediğim kelimelerin kombinasyonlarından veya türkçelerinden bir sürü şey çıkar zaten.

kanka sana tavsiye vereyim; türk yemekleri dünyanın en lezzetli yemeklerindendir. bu yemekleri bir defa yiyen adam hayran kalır.

ancak avustralyadaysan se nde farketmişsindir türklere karşı müthiş bir önyargı var dünyanın her yerinde. özellikle farklı ülkelerde "turkish restorant turkish kebab" diye açılan ve rezalet hizmet veren yerler nedeniyle çoğu türk mutfağına "çöp" gözüyle bakıyorlar. ve dolayısıyla oralara gitmede ön yargıya sahipler.

o yüzden, bence sen içeride türk yemeği üret, türk yemeği sat. eminim ki hayran kalacaklardır.
ancak dükkanın ismini türkiyeyle ilgili bir şey koyma. bırak, onlar normal farklı yemek yediklerini sansınlar. hem sen lezzetinden para kazan, hem de önyargıları yık.

nacizane tavsiyemdir yani. bu arada mekanın ismini memleketinin bir ilçesi, bir köyü falan da yapabilirsin aslında. hoş olabilir, yabancılara söylemesi hoş gelen bir yerin ismi vs. olabilir.

arkadas yeter artik ya bi kisi de cikip dükkanina istanbul, anatolia, efes ismi koymanin disina ciksin, yer gök bodrum kebab marmaris pizza istanbul restaurant.

bi abimiz vardi mersinde is yerinin adini mersin halk pazari koymustu, millet de burayi belediye acti, demek ki saglikli ve ucuz diye akin akin kosmustu.

belki yurtdisinda bu olmaz bilemiycem ama sen de kelime oyunlariyla buna benzer bi isim yap iste.

zeugma

kebaber (er eki bişi yapab manasında hani ingilizcede, bestseller gibi, aklıma bu geldi :P istanbullu kebabçı gibi)

yurtdışında restoran açmaya niyetlenen hemen hemen herkesin aklına gelen ilk isim istanbul oluyor heralde. gırla istanbul isimli restoran var.

ben olsam türkiye'deki antik kentlerden birinin ismini koyardım. ayrıca sağına soluna üstüne başına da kebab falan eklemezdim.

kangaroo translate, bir de kendini haber yaptırttın mıydı dadından yinmez.
(bkz: chicken translate )

Turquaz seklinde yazilmis yukarida ama Turquoise seklinde olursa daha iyi bence. Bu arada hangi sehirde olucak?

Beyler oncelikle onyargi falan yok burda millet turkish yazan yerlere akin ediyor. Yani avantajliyiz o acidan. Antik isim fikri guzel valla oyle bisi olucak sanirim. Yazan herkese cok tesekkurler.

kuru kayısı,bol su.. ve kabız yapacak besinlerden uzak durmak.. (muz,şeftali,patates vs )acil çözüm istiyorsanız sinameki çayı için..

(bkz: sinemaki)

sürekli içme ama. geçince bırak.

sabun. %100 çalışıyor. :)))

yarım çay bardağı sek zeytinyağı iç. veya iki avuç tuzsuz yer fıstığı ye. veya bol şekerli ve oldukça açık birkaç bardak çay iç.

bekunis.

günlük içtiğin su miktarını bir gözen geçir, düzenli beslenmeye çalış, lifli besinler, ara öğün olarak çiğ sebze meyve tüketebilirsin. eğer süreklilik gösteren bir durumsa bir doktora git. Çünkü bir çok hastalığın/rahatsızlığın belirtisi arasındadır.

zaytinyağı, kuru kayısı, bol su ve hareket...

duphalac adında bir de şurup var...

Simrug +1

ayrıca gece yatmadan kuru kayısı (biraz sıcak suda ıslatılmış) yiyin ve bir bardak su içip yatın.

akşam yemeklerinde her türlü unlu ve nişastalı mamulü tüketmemeye çalışın. (makarna, pirinç, mantı, patates v.d.)akşam yemeklerinizi erken yiyin.
düzeninizi kurana kadar bir süre alkol tüketmeyin. tüketecekseniz şarap tercih edin. yanında bir şey yemeyin.

bir de elmaları alın (cinsi önemli değil) iyice yıkayın. (3-4 tane orta boy)
kabuğuyla doğrayın kare kare. üzerine az şeker, üstünü örtecek kadar su, 1 kabuk tarçın, biraz karanfil (10 adet?) ekleyin ve pişirin.
(kısacası elma kompostosu olsun ama az şekerli!)

suyunu sabahları ılık olarak için. elmalarını da akşam yatmadan yiyebilirsiniz.üzerine tarçın serpin yerken, sizi rahat uyutur.

ilaç olarak da ercefuryl.
iki taraflı etkisi olması açısından enteresan bir ilaç.
bağırsak antiseptiği.
nasıl olduğuna şaşıyorum ama ishale de kabızlığa da yarıyormuş bu ilaç.

kronik kabızlıktan muzdaripseniz barsak floranızın dengesi bozulmuş da olabilir. bu durumda bir süre düzenli olarak probiyotik kullanabilirsiniz.

biraz sebze mevye yemelisiniz.

eczaneden alacagin lif(fiber) kapsulleri sebze meyve yemeye usenen tembel kabizlarin ilacidir.

betaglucare

diş implantı. bu şekilde karıştırın nette. yalnız çok maliyetli olduğunu biliyorum.

geçen dişçideyken kulak misafiri oldum. damak içine silikon yerleştiriyorlarmış ameliyatla, sonra dişi de ona saplıyorlarmış. "yeni gibi" oluyormuş. 2500 dolar gibi bir şeyler kalmış aklımda bir de. ama diş başına mıdır bilmiyorum.

İmplant deniyor. Bana dişçim tanesine 650 euro dedi. Önce bir operasyonla çene kemiğine bir yuva yerleştirip damağı kapatıyorlar o yuva kemikle bütünleşiyor birkaç hafta/ay, sonra tekrar açıp o yuvaya bir vida, vidanın üzerine de diş takıyorlar.

16 tane taktırıyoruz pedere full implant ladık ağzını kemik erimesi vardı. ya tutarsa tutmazsa yapacak bir şey de yok. :)

çok yakın bir arkadaşımın mecidiyeköy'de (ana caddede) diş kliniği var. benim çevremden giden kişilere de normale göre daha uygun fiyatlarda yapıyor.

www.dentagra.com

doktor mesut ile görüşüp benim adımı verirseniz (ekşi'den holy diver tavsiyesiyle geliyorum/ -gerekirse özelden msj atın ismimi de veririm-)size de uygun fiyatlar verilir.

zaten muayene ücretsiz. gidip muayene olursunuz, nereye ne gerekiyor söylerler, siz de isterseniz yaptırırsınız istemezseniz eyvallah deyip çıkarsınız..

ama bugüne kadar gerek buralardan gerek sözlükten gerek işyerimden vs vs çevremden giden herkes memnun kaldı. zaten o yüzden buralara rahatça yazıp önerebiliyorum.

söz konusu sağlık olunca elde kağıt kalem maliyet hesabı yapmak hiç hastanın hayrına olmaz. endikasyonuna göre çook değişir fiyatlar.

ghost whisperer?

bu ise, o kadar eski değildi..

(bkz: melekler şehri) diye bir şey vardı o muydu ki bilemedim.

quantum leap midir?

yok yok ghost değil, bu söylediğim ben çocukken vardı o yüzden 80ler olmalı
net hatırladığım tek sahne bu makyajlı ölürsen diğer tarafa geçemiyorsun olayı

evet quantum leap, çok teşekkürler

sözlük içinde bir yaptırımı yok istersen dava aç.

savcılık

İstersen önce bir özür dileme imkanı tanı. Kabul etmezse veya istemiyorsan ikamet ettiğin ilçedeki savcılığa şikayet dilekçeni yazacaksın. (Örnek dilekçeyi internette bulabilirsin sanırım)

Polis bilgisayarlarını toplayıp, ifade aldıktan sonra akılları başlarına geliyor da özür diliyorlar. Kabul edip etmemek sana kalmış bir şey.

Burada, "ota boka dava mı açılır, iyice Avrupai oldunuz, sanki hiç küfür etmiyorsunuz" tarzı şeyler söyleyenler olabilir. Onlara küfredilirse kendileri öyle davranmakta serbestler. Kimse sana hakaret edemez. Şikayetçi olmak da hakkındır.

Zaten dava açıldıktan sonra (bazı durumlarda savcı gerek görmüyor, "açılırsa" diyeyim o zaman) şikayetçi taraf olarak, mahkemeye gitmen bile gerekmiyor. Uğraşır durur..

Kolay gelsin..

Not: Sözlük içinde soruyorsan, söylendiği gibi sözlük umursamıyor özel mesaj olayını. Şİkayetçi olmak istemiyorsan da "mallar"a ekle kendisini.

nası ya ?
bi saniye. savcılık falan uğraşmam. yuh.
ben zannediyodum ki şikayet edicez admin abilere. onlar girip bakıcaklar sonra karşı tarafı çaylak yapcaklar vs.

savcılık falan yok abi. ehe. ne işim olur.

adminlere şikayet olayı kalkalı seneler oldu, belki 4-5 sene belki daha fazla.

ikili tartışmalarda, argo ile küfürün sınırında, küfür etme hakkının başladığı noktada hakem olmaktan sıkıldık daha da NE OLURSA OLSUN özel mesaj işine karışmıyoruz

mealinde bir duyuru olacaktı olan bitende.

yani hiçbir ön diyalog vs vs olmasa, adam durduk yere size 120 satır küfür yazsa, sözlük yine de ilgilenmiyor.

küfrediyorsa, mesajlarını yazabiliyorsunuz. nick altında çemkirebilirsiniz en fazla sözlük sınırları içinde.

budur:

(bkz: #9952540)

6.5 sene olmuş. yoo 5.5 mu? neyse artık seneler olmuş.

"nasıl olsa savcılıkla falan uğraşmazlar" diyerek nick kullanılan herhangi bir sanal ortamda, özel mesajlarla veya açık ortamda her türlü küfür, iftira veya yalan söyleyen kişiler, sözlük ortamında da fazlasıyla mevcut.

ben, bulunmadığı bir zirve ortamı için, giden kişilere, yapılan aktiviteye (tiyatro izlemeydi) hatta zirvenin ismine bile alenen küfür edip, iftira atan birine hiç de üşenmeyerek savcılığa 3,5 sayfalık bir dilekçe ile şikayet ettim.

yapacağın tek şey, olayı düzgün bir şekilde (çünkü sözlük'ü dışardan herkes bilmiyor, bilmeyen birisine çok dikkatli ve eksiksiz anlatmak gerekiyor) anlatarak, dilekçeyi bulunduğun yerdeki savcılığa götüreceksin.

bu kadar. bu kadar basit bir şey için bile "uğraşamam" diyorsan, sus ve küfür/iftira/yalan,vs yemeye devam et.

sanal ortamda nick'lerle yazabilmek demek, her önüne gelene istediğin gibi hakaret, küfür, saygısızlık, vs yapabilirsin anlamına gelmiyor. bunu anlamayan mankafaları da savcılığa davet etmek vatandaşlık görevi olmalı.

burada önemli nokta; sözlük ortamını ve yaşananları çok doğru şekilde ifade edilmesi. çünkü o dilekçeye göre savcı dava açmaya ya da açmamaya karar veriyor..

panpa arkadaşına ayda 2-3 kez yemek ısmarlamış oluyorsun bu durumda. büyütücek bişi yok.

aynısını sen de ona yap 1-2 hafta laf ederse durumu açıklarsın

İyi niyetli olup olmadığını anlamak için sende ona aynısını yap.Param yok bana bişeyler ısmarlar mısın de eğer tafra yapıyosa o eleman ibnenin önde gidenidir.Selam bile verme.

@skywalkeremre

anlamıyorsun ki. sorun ısmarlamak değil, karşı tarafın bunun farkında olup yapması.

ben bu tip şeylerde iyiniyete hiç inanmıyorum. öyle tavırların iyiniyeti olmaz. insan kendi yaptığı şeye sahip çıkar. karşısındakini salak yerine koyuyor..

yaptığı şeyin farkında olduğunu ve yemediğini, kimsenin de yiyecek kadar salak olmadığını açıkça söyle bence.

bu arada meseleye "arkadaşa ayda üç kere yemek ısmarlamaya" çevirme düşüncesi de pek alaymış... yaşanan olayla bu cümle arasında zerre kadar benzerlik görmüyorum...

zira bu tip şeylerde mesele para değil (ki pek ala mesele para da olabilir ayrıca, bunda garipsenecek bir şey yok. herkes yakınındaki bir arkadaşına ayda 3-4 kere yemek ısmarlayacak kadar bütçesinden ayırabiliyor mu bakalım)... aklı sıra çakallık yapıp insanı salak yerine koyması...

Karşı taraf farkında da olabilir bunun. Yani,arkadaşında git söyle, hacı söğüşleme artık beni de.
Mesela yakın bi arkadaşımla oturuyorduk, 2 bira içmiştik zaten, ben ödedim. O dedi, olm seninle de iyi oluyo falan dedi bunu kastederek. Adama 4-5 yıldır böyle ısmarlıyormuşum, farkında bile değildim ama. Sonra 1-2 hafta kendi hesabımı bile ona ödettimi, güldük eğlendik

gerçek dostunu tanımak istiyorsan ondan borç para iste derdi dedem

sen de bir gün yine aynı şeyi yaparsa, açık açık ve sessizce "bilader tamam halledelim bu sefer ama sen ne zaman çekebilceksin paranı?" diye sor, yarın öbürgün derse "haa ok" de
o gün geldiğinde de neyse elemanın durumu bilmiyorum, şöyle çok büyük bir mebla değil ama tahsil edememesi rahatsız edicek bir tutarı borç iste 100 lira 200 lira.. verme kısmını da açık bırak.. azıcık o düşünsün.. biraz da süründür, bugün yarın diye ama sonra ver parasını..

bu arada da laf ederse sen de yapıştırırsın cevabını..

bir daha seninle para muhabbetine girmez..

Hiç hoş değil bence. Yemek ısmarlamak başka şey,param yok sen öde diye sürekli emrivaki yapmak başka şey. Kendisini uyanık sana biri galiba.

"- hacı böle böle yapıyon, ayıb ediyon, şu güzel ortamı bozuyon, arkadaşlığı zedeliyon!" diye açık açık konuş.

ewn sevmediğim insan tiplerinden bizde de vardı öyle bi yavşak amk sanki karttan olunca para olmuyo banka kartı demek nakit para demek küsürat kalmasın falan bahane ederse ya tam çektir dersin ya da küsüratı temaya bağışla dersin ama çekince ödicem ne demek neredeyse her yerde kart geciyo

Sahip olduğu özelliğin iyi bir şey olduğuna ikna etmeniz gerekiyor. Basketbol, futbol gibi sporun ilgi alanına girdiği herhangi bir branşına yönlendirin. Psikolojik kısmını dilediğiniz kadar anlatarak önlemeye çalışın, pek bir etkisi olmayacaktır. Nihayetinde çocuktur, yaşıtlarının söylediklerini daha fazla ciddiye alır.

Basketbol kursuna gönderirseniz ve okul takimina girerse hem popüleritesi hem de kendine guveni artar.

9 yaş civarındaki cocuklara birşeyler anlatıp onları ikna edip olayın tekrarlanmamasını saglaman biraz zor sonuç olarak umursamazlar. Psikolojik yardım bence en son başvurman gereken durum. Ters tepebilir yada kardeşinin kendini kötü hissetmesine neden olabilir. Yapılabilecek en iyi şey spora yönlendirmek. Klişeleşmiş (basketbol vs.) sporlar yerine alternatif sporlarla tanıştır kardeşini onu tanıdıgın kadarıyla kişiligine göre.
Tabi tüm bunlar benim fikrim. Umarım sorunu kısa sürede çözersin.

kesinlikle basketbola yönlendirin, kendisine özgüveni gelecektir. hem başarılı olur hem de söylenenleri kafasına takmaz. diğer çocukların söylediklerini kafasına takmaz.

diğer çocuklara laf anlatmayın kardeşinizle daha çok dalga geçerler. ama hocasıyla konuşup böyle bir sıkıntısı olduğunu, endişelendiğinizi, sınıfta ona karşı daha yapıcı davranmasını tembihleyebilirsiniz.

aslında sanırım bu durumdan kaynaklanan özgüven eksikliği de var.haklı olduğu bir konuda yada herhangi bir sıkıntısı olduğunda öğretmenine gidip konuşamıyor bile.bu da onu pasif ve çekimser yapıyor.bu yüzden psikolojik desteğe ihtiyacı olur mu diye sormuştum

git o öğretmeni döv.
şahsen benim yeğenim yada kardeşim bu durumda olacak.
giderim çocukların hepsini tehdit ederim.
öğretmeni de döverim.
hatta çok pis çok sağlam dalarım.

@kiz kurusu

Hayır efendim, çekingenliği yenmek için psikolojik destek, o yaştaki çocuğa resmen zulüm olur. Daha hayatı yeni yeni tanırken, psikoloji gibi ona ağır gelecek bir tedavi metodunu seçmeniz yanlış bir karar olacaktır. Ne zaman kendini iyi ve yeterli hisseder, ne zaman özgüveni geri gelir, sizde sıkıntı yaratan o çekingenliği de azalarak kaybolacaktır. Telaşlanmayın, yönlendirin.

@gotu patlak circir bocegi

öğretmeni ayrı bi'çatlak.sınıftaki çocuklar dalga geçip sinirlendirmişler.bizim ki de patlayıp birisini yere mi ne ittirmiş.
toplantısına gittiğimizde nasıl çocuk yetiştiriyorsunuz eline silah verin bari de tam terörist olsun diyen biri.
anlıycağınız öğretmeniyle halledilebilecek bir sorun değil malesef

Özgüven eksikligini en iyi birşeyler başarabildigini görerek yenebilir. Tekrarlıyorum psikolojik destek en son cagre olmalı. Öyle bir destek direkt zaten kardeşinin kafasında ben hasta mıyım? sorusu oluşturacak. Hele ki 9 yaşında bir çocuk için. Sadece spor düşünme sosyal aktiviteler olabilir. Saglam kulüpler var çok çeşitli konularda. Bir çok seçenek var. Yeter ki kardeşin birşeyleri başarabildigini kendi kendine görsün bir şekilde.

@kiz kurusu

psikolojik desteğe başvurmayın. spor okulunda diğer çocuklar ona imrenerek bakacaklar. farklı bir ortamda boyunun avantaj olduğunu gördükçe özgüveni gelecek.
bu özgüven okuluna da yansayacaktır ve pasiflikten çıkacaktır. çok değil bir sene sonra okulun en popüler çocuğu olur.

edit: o halde müdür yardımcısı veya müdürle falan konuşun. bu sene bitmek üzere zaten ama sıkıntınızı anlatın. öğretmeni hakkında dert yanmadan sınıfının değiştirilmesini falan isteyin.

@cok sey hakkinda az sey bilen adam

psikolojik yardım alma fikrini yaklaşık 5 yıldan beri ilgilenen doktoru verdi.sanırım bi'şeyler sezdi kardeşimin konuşmalarından.ileride sorun olur şimdiden halledin dedi bilemiyorum ki ne yapmalı

bence o yaşta yaşıtlarına göre uzun olan bir çocuğu, erken yaşta başlandığında boy uzamasına bayağı etkisi olan basketbol gibi sporlara yönlendirmeyin.

boyu şu anda bile fazlayken, her geçen zaman sporun da etkisiyle diğerleriyle arasındaki fark daha da artacaktır.ben aşırı uzun (giant diyeceğimiz) insanları gördüğümde üzülüyorum açıkçası. hayatının her bölümü diğerlerine göre daha sıkıntılı ve kısıtlı oluyor, zor oluyor.. buna katkıda bulunmayın yani..

alternatif sporlara yönlendirmek daha iyi. yüzme, masa tenisi, satranç, bir enstrüman çalma, okulun tiyatro, oyun takımı varsa oralara katılmasına çalışın..

@kiz kurusu

Küçük bir problemi, bir sıkıntısı olduğunu bilen ve zaten bununla savaşmaya çalışan o yaştaki çocuğu "psikolojik destek alması için" uzman bir doktora götürmek demek, "sen hastasın" demenin en açık tarifidir. Bir çocuğa hasta olduğu fikrini yerleştirirseniz, sorunlu bir kişilik olduğunu düşünerek zaten anlam vermeye çalıştığı hayattan daha da soğutup koparma riskini de alırsınız. Bakın, rica ediyorum; psikolojik destek çok ağır vakalar için en son çare olarak değerlendirilir. O yaştaki çocuk bu tür bir sıkıntıyı kaldıramaz. Siz aile üyesisiniz, annesinden sonra ona en yakın kişi sizsiniz. Siz ne derseniz o olacağından aldığınız-alacağınız kararı da dikkatle gözden geçiriniz. Onunla daha fazla vakit geçirin, bol bol gezin, kafasını dağıtın. Hobilerine yönelin, eşlik edin ve destekleyin. Sonrasında sporun hangi türü ilgisini çekiyorsa yönlendirin, destekleyin ve katılımını sağlayın. Sonra küçük başarılar birbiri ardına gelecektir. "Abla, ben bugün üçlük basket attım" veya "bugün tam kalenin köşesine vurdum, doksana taktım, gol oldu" diyen veledin sevinci, dünyadaki tüm tedavi yöntemlerinden daha etkilidir. Sevincine sebep olun, sevindiğinde o sevince dahil olun ve "seninle gurur duyuyorum" cümlesini dilinizden eksik etmeyin.

boyu uzun derken ne kadar uzun ? çocuk baskete falan yazılıp 2.10 falan olacaksa yetişkin hale geldiğinde, yazdırmaya da bilirsiniz. gerçekten anormal bir durumsa bir doktora gösterip hormonal bir arıza olup olmadığını kontrol ettirin derim bir.

psikolojik yanına gelince, öğretmeniyle bir konuşun derim ben. ayrıca daha önce söylendiği gibi boyunun iyi bir şey olacağını farketmesine yardımcı olacak aktivitelerde bulunmasını sağlayın.

psikolojisinde kalıcı bir etki bırakacağını hiç sanmıyorum çünkü 6-7 sene sonra o boyuyla kızların ilgisini çekmeye başlayınca onunla dalga geçen sınıf arkadaşlarına siktiri çekecek özgüvene otomatikman sahip olacaktır. uzun boy iyidir.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu
hormonal bi'bozukluk değil de genetik sanırım amcam babam falan 2 metre civarı insanlar.sanırım o da öyle olucak şu an için 4-5 yaş büyük gösteriyor.

basketbol voleybol + 1

belki de ileride profesyonel çok başarılı bir basketçi olacak. kim bilir?
içinde yoksa gitmek istemez. bir kaç temel eğitimden sonra büyük kulüplerin altyapısına dahi gönderebilirsiniz.

konu nereden nereye geldi :)

@gotu patlak circir bocegi
yazın sanırım kluplerin basketbol,futbol kampları oluyodu veletler için.bi'araştırıyım ben en iyisi :)

cevaplarınız için de her birinize çok teşekkürler

şunu da ekleyeyim, çocuklar genelde unutuyor bu tarz şeyleri aradaki fark ortadan kalktıkça.

benim ufak kardeşim de ilkokula gidiyor, baya kiloluydu arkadaşları dalga geçiyordu şişko falan diye. hatta bir kere şişman diye çocuğun teki taş atmıştı buna, yanağını kanatmıştı. gidip çocuğa kızıp ”bi daha kardeşime bulaşırsan gebertirim seni” falan demiştim, sonra çocuğun abisi adam toplayıp beni dövmüştü tek yakalayıp. ama kardeşim yiyeceğine ben yiyeyim dayağı yani.

neyse konuya dönersek, annem diyetisyene götürdü baya bir kilo verdi şimdi gayet normal bir çocuk. arkadaşları da unuttu şişman muhabbetini.

kardeşinizin arkadaşları da biraz boy attıkça falan o zaten geçer bence. dediğim gibi kalıcı bir durum olacağını hiç sanmıyorum.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu

bakma benim de böyle tepki vememe.ilk duyduğumda kan beyni sıçradı hepsi çullanmış üstüne,bi'de uzun,güçlü diye öğretmeni bi'şeyler taşıtmış çocuğa merdivenlerden düşüp sırtını zedelemiş elindekilerle.

gidip çocukları da öğretmeni de pataklayasım gelmedi mi sanıyorsunuz ama olmuyor işte.Müdüre gidiyorsun öğretmeni savunuyor inanmıyor size öğretmene gidiyosun o da kendini savunuyo suçlu bizimki oluyor.Çocuk büyütmek zor iş velhasıl

uzun diye dalga geçileni de ilk defa duyuyorum.

hep uzundum, kimse dalga geçmedi. kardeşiniz yalan söylüyor olmasın? keza uzun dedi diye çocukları yere çarpmalar falan?

10-11 baskete başlamak için uygun zamanlar. 1 sene daha bekleyin baskate yazdırın. uzun olsun nolacak, uzun boylu erkek diye inliyor sözlük kızları.

@repins ben de uzundum benimle de dalga geçilmedi ona bakarsan.yalan söylüyor olamaz çünkü sınıfına kadar gittim kulaklarımla duydum dev diye lakap taktıklarını.Bir de geri planda kalıyor sanki bu yüzden.yaptıkları futbol maçlarında falan hep kaleye alıyolar bizimkini.belki de kabiliyetsizdir bilemiycem ama oynarken gördüğüm kadarıyla bi'çekimserlik vardı üzerinde.

Bakalım bi'spor klubüne falan götüreyim yazın.oradakilerde söyler heralde hangi spora daha yatkın ya da yaşı falan uygun mu diye

bence de baskete yönlendir. hem boyunun avantajını görür hem de basketteki çocukların en azından bir kısmı da kendisi gibi uzun olduğu için aslında bunun çok da garip olmadığını anlar, kenini garip hissetmez.

futbolda becerikli değilse o yaşta sıkıntı olur. o yaşlarda iyi top oynayan cocuklar sevilir hep, kötü top oynayanı ezerler. iyi futbol oynamanın psikolojik gelişimde çok büyük etkisi var türkiye'de. ciddiyim.

madem öyle çocuklara laf anlatma, öğretmenle konuşma gibi şeyleri bırakın bence. spor mpor yaparsa ve yaptığı sporda diğerlerine göre iyi olursa özgüven problemlerini aşacaktır. ki aşmayadabilir, herkes yavşak taylan olacak diye bişey yok, kimileri de chandler bing olur. dev dediklerinden yakındığını duyuyorsanız, uzun boylu erkeklerle ilgili sözlükte yazılanları anlatıverin, anlayacaktır. sırf ben sevgilisi kısa olduğu için terk eden kız tanıyorum.

keşke 190 değil 2 olsaydım :/ ayrıca tekrar söyliyim, baskete bi göz atsın. aile ortalaması 2'yse ne güzel işte, basketbol hem çok zevklidir, hem de basket takımında olmanın havası futbol,voleyboldan çok farklıdır.

izmit.

izmit.

izmit

kocaeli/izmit

izmir.

önce deprem geliyor.
cevabım izmit..

izmit, sonra körfez savaşı.

izmit.

körfez savaşı

bodrum geliyor hocam. (bkz: körfez)

izmit.

izmit, izmir'den önce akla gelecek çok şey var.

izmit, izmitte yaşayanlar için çarşı.

iskenderun geliyor hocam direkt.

izmir

izmir
ve basra körfezi kişinin bulunduğu coğrafi mekana göre değişir cevaplar. istanbuldakiler izmit der, benim gibi izmirdekiler ve egeliler izmir der. basra daki körfezde zamanında çok haber seyretmekten olsa gerek.

körfez savaşı

Bodrum (Körfez bar)

edremit körfezi

izmit

izmirli oldugum icin 90li yillarin sonundaki bok kokusu geliyor.

daha yayınlanmamış.

tc kimlik numarasıyla oturum açarak "fakülte" başlığından "sınav soruları" seçeneğine, "bölüm" başlığından öğretim yılını, "ders" başlığından da istenen sınavı seçiyorsun.

sonuçlar açıklanmadığı için e-kitap sayfasına götürüyor.

(ya da ben yanlış biliyorum/yapıyorum bilemedim)

sınav soruları açıklanmış.

yukarıdaki açıklamalardan e-kitap sayfasına gidince solda e-kitap'a tıklayın.
sorular sayfası açılıyor.

soldaki listeden önce kitapçık kodlarına bakın. hangi bölüm kaçıncı sınıf hangi sınav oturumu olduğuna bakarak bulduğunuz kitapçık koduyla; kitapçık kod listesine göre o kodlara tıklayarak sınav sorularına ulaşabiliyorsunuz.

ben anladım.

goo.gl
goo.gl

www.google.com.tr

3.bp.blogspot.com

martygumblesworth.files.wordpress.com

anlatmak istediğini çok iyi anladım. fakat en yakın şunu bulabildim: t0.gstatic.com

şunları buldum ben de:
fc05.deviantart.net
images2.wikia.nocookie.net
quizilla.teennick.com
images1.wikia.nocookie.net

ben hiç el kafanın arkasına gittiğinde ter aktığı görüntğ hatırlamıyorum. ikisi bir arada olmuyor. ikisi ayrı mimikler. ya el kafa arkasına gidiyor ya da gözler çarpı olup ter akıyor (:

fullmetal alchemist'lerde de bulabilirsiniz.

merak etmeyin, zamanında orda olur. elbet posta gecikmeleri olacaktır. kışlaya giren bir mektup önce ana posta birimine sonra da bölüklere dağıldığı için orada zaman kaybı fazla olabilir.